atlantis: the lost empire

Eğer bir adada yaşıyorsanız, bir gün etrafınızdaki suyun derinliklerine gömülme gibi bir şansınız her zaman vardır. Evinizden baktığınızda o mavi derinliğe kapılmayı elbette istemeyeceksinizdir, zaten Atlantis halkının da böyle bir isteği olmamıştı ama tanrıların gazabıyla derinliğe doğru yol aldılar. Bize de onların gittikleri yeri bulmak düştü.

Oyunun konusunu anlatmadan önce oyunun adına bakmanız yeterli olacaktır. Atlantis kelimesi her şeyi yeterince açıklıyor. Disney Interactive’in yakın bir zamanda sinema salonlarında gösterilecek olan yeni çizgi filmi Atlantis için yapılmış olan bu oyunda bir Atlantis araştırmacısını canlandırıyoruz. Atlantis’in varolduğuna inanılan yerin kıyılarına gidip, Atlantis’in varolduğu yeri bildiren ipuçlarını toplayıp, bu arada karşımıza çıkan düşmanları da geçmeyi de unutmuyoruz, Atlantis’i bulmak ana görevimizi oluşturuyor.

Oyunu first person kameradan oynuyoruz, ekranda görülen konsolda canımız, cephanemiz ve bize yardımcı olacak bilgiler veren arkadaşlarımızın görüntülerini gösteren minik bir ekranımız var. Bu konsol üzerinden çok fazla kullanışlı olmayan kontrollerimizle ilerliyor, maceradan maceraya atlıyoruz. Oyuna başladığınızda tuşlara alışmak için denemeler yaparken zıplama özürlü olduğunuzu farkediyorsunuz. Bir fil kadar sıçrayamamamız, kaldı ki filler sıçrayamaz, bana bir garip geldi... Maceraya atılan birisi olarak kurbağa gibi olmamız gerekirken...

Kontroller karışık olmadığından kolayca alışıyorsunuz. Bu kontrollerinizle Disney’in kendine özgü çizimleriyle hazırlanmış olan mekanlarda ilerlerken kimi zaman çok güzel çizilmiş objelere rastlarken kimi zaman da es geçilip modellenmiş mekanlara rastlayabiliyorsunuz. Hele ki ellerinizi görememeniz bana daha bir garip geldi. Sanki helikopter kokpitinden dışarı bakarmışsınız gibi bir hava var. Tamam, oyunun araştırmacı bir kısmı var ama bu kısım Myst’daki gibi bir şey değil ki. O taşı alıp bunla birleştir, birleştirdiğin şeyi kafana tak, şimdi git kafanı duvardan duvara vur, bu gibi bir araştırma yapma,k ombinasyon kurma oyunda söz konusu değil.

Basit bulmacaları çözmek için solundaki taşı sağına koy gibi bir yöntemden söz edebilirim. O yüzden aksiyon öğeleri için ellerin ve silahların görülmesi bence gerekirdi. Ekranın alt kısmında bulunan konsol yüzünden ellere pek yer kalmamış ama bu bir bahane olamaz tabi ki. Sanırsam oyunda bir yanlış anlama var, Disney’deki arkadaşlar tamamen bulmaca çözmeye dayalı bir oyun yaptıklarını sanıyorlar veya bizi buna inandırmaya çalışıyorlar, bilemem...

Atmosfer olarak da oyun sizi pek içine çekemiyor. Küçük ekranınızda çıkan arkadaşlarınızın anlattıkları olaya biraz daha kapılmanızı sağlayabiliyor ama yetmiyor. Yüzeysel olarak ilerlediğiniz mekanlarda önünüzdeki düşmanları geçmek tek derdiniz olacak. Ben bulmacaları çözemem diye birşey düşünmeyin, zira ben pek bulmacaya benzer birşeye rastlayamadım. Bu açıdan atmosferin de sönük kaldığını söyleyebiliriz. Gerçi Disney bu konuda gayet güzel çalışmalar yapmıştı, misal Tarzan’da yeşilin iyi bir şekilde kullanıldığı bir orman atmosferi vardı, sanırsam Atlantis için aynı özeni göstermemişler. Atlantis Şehri’nin kayıplığı gibi oyunda da bir atmosfer kayıplığı var. Bu açıdan oyun gerçekçi diyebiliriz Smile

Seslere bakacak olursak etrafımızda pek de fazla ses çıkaracak bir şey olmadığından o kadar da dikkatimizi çekecek bir durum yok. Mekanlarda gezerken taş mekandan karlı mekana geçtiğinizde yürüyüş sesinizde meydana gelen değişiklik kulağa hoş geliyor. Aynı şey diğer farklı mekanlarda da meydana geliyor. Kimi bölümlerde rüzgarın uğultusu gibi değişik seslere rastlıyorsunuz, size yardımcı olan arkadaşlarınızın ekrandan gelen sesleri de gayet hoş, bu sayede sesler için orta düzeyde diyebiliriz.
Oyunun tekrar oynanabilirliğine katkıda bulunacağı düşünülmüş ama hiçbir işe yaramayan bir de save olayımız var ki sormayın. Oyun içerisinde save yapmanız mümkün değil, bölüm başlarında yapılan savelerle idare etmek durumundasınız. Bunun anlamı bölümün sonuna gelip de öldüğünüzde bütün bölümü baştan oynayacak olmanızdır. Bunun yeniden oynama isteğinize mi yoksa sinir katsayınıza mı etki yaptığını oynadığınızda göreceksiniz. Bu gibi seçeneklerin bulunduğu basit ve kullanışlı ama seçenek sayısı az olan menünüzde gayet rahat bir şekilde dolaşabiliyorsunuz. Seçenek sayısının da az olması aradığınız her ne ise çok çok kolay bulmanıza veya arayıp da bulamadığınız için şaşırmanıza neden olabiliyor. Bu o anki ruh halinize bağlı.

Oyunumuzun multiplayer bölümü de var. Multiplayer’ı seçtiğinizde karşınızda hızlı bir şekilde oyuna başlayabileceğiniz "Quick Start" menüsünün yanı sıra, Internet Games, Direct Connect ve LAN Games seçeneklerini görüyorsunuz. Quick Start modunu seçtiğinizde karşınıza Capture The Flag ve Tournament modları çıkıyor. Capture The Flag'de klasik olarak rakibinizden kaptığınız bayrağı kendi kalenize götürmeye çalışırken, Tournament'ta takımlarınız karşılaşıyor. Atlantis efsanesiyle bunların ne alakası var anlamadım ama oyundan sıkıldığınızda arkadaşlarınızla oynayabileceğiniz bir bölümün de olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca CD'nin içini karıştırdığınızda bir HTML yardım dosyası bulacaksınız. Burada pek çok şeyin anlatıldığını, efsane ile ilgili bilgilerden kontrol tuşlarına kadar pek çok şeyden bahsedildiğini göreceksiniz. CD’yi karıştırmakta fayda var.

Atlantis efsanesini kaç kişi bilir bilemem ama bu efsanenin bir muamma olduğunu herkes bilir ki buna hemfikirim. İşte elinizde böyle bir konu varken, bu konuyla ilgili gayet de güzel bir çizgi film yapmışken, neden oyunu için aynı başarı söz konusu değildir? Çok daha kapsamlı, oynanabilirliği yüksek, kayıp Atlantis’i ilk taşın altında bulmak yerine bilumum kombinasyonlarla açtığınız kapıların ardından ortaya çıkan mekanlarda arayacağımız bir oyun sanırsam daha çok hoşumuza gidecektir. Bunları bu oyunda bulamamamız sanırsam bir kader, her iyi şeyin bir sonu vardır derler ya, bu o olsa gerek. Ama bunun anlamı oyunu almanız için hiçbir neden olmadığı değildir. Atlantis’e olan merakınızı bir oyunda az da olsa giderebilmek ve de çizgi filminden sunulan görüntüleri izlemek için paranızı bu oyuna harcayabilirsiniz, birkaç da bulmaca çözersiniz. Bu kadarıyla yetinebilirim diyorsanız durmayın derim ama fazlasını da beklemeyin.

Atlantis çok da uzun değil, yakın bir zaman sonra sinemalarda boy gösterecek. İlk başta filmi izlemenizi tavsiye ederim. Umarım ki çizgi filmler çocuklar içindir görüşüne sahip değilsinizdir, eğer öyleyse kaçırdıklarınızın farkında değilsiniz demektir. Filmi izleyip o güzelim animasyonun etkisindeyken o hevesle bir koşu gidip alacağınız Atlantis: The Lost Empire’ınız ile, oynayıp bitirdikten sonra yavaş yavaş yaşadıklarınızı hazmetmek için koltuğunuza kurulmanız sanırsam en iyisi. İlk önce filmi izleyin dedim çünkü oyunda filmden görüntüler var. Bunları ilk önce oyunda görüp sonra filmde “aa,ben burayı biliyorum” demek pek de hoş değildir. Atlantis saydığım bu koşullar altında size çekici gelebilecek bir oyun, onun dışında meraklısı değilseniz pek yaklaşmayın (meraklıları da yaklaşmasın ya neyse, o kadar da kötü değil).

hepsine kopyala yapıştırla aynı şeyi yazmışın insan en azından farklı birşey yazar