Age Of serisinin diğerlerine nazaran daha fazla saygı görme şerefine erişmiş mitolojik versiyonu Age of Mythology, yanına Titanları da alarak geri döndü. Ve tüm müşkülpesent (burnu havada da diyebilirdim, iyi niyetimden demiyorum) strateji uzmanı arkadaşlarımızın iddia ettiğinin aksine iyi ki de döndü.
Age of Mythology: The Titans’ın hikayesi, Atlantis’in yıkılışından bir on yıl kadar sonra başlıyor. Oyun yapımcılarının, sırasıyla İkinci Dünya Savaşı ve nükleer felaketlerden sonra en sevdiği temalar arasında ilk ona girebilecek kadar iyi bildiğimiz bir konudur Atlantis. O yüzden ilk başta senaryoya çok da dikkat etmeyip sadece görevleri bitirmeye çalışma ihtimaliniz var ama bence böyle yaparsanız kendinize (biraz da oyuna) haksızlık etmiş olursunuz. Çünkü çok standart görünmesine rağmen güzel, sürükleyici bir senaryosu var Titans’ın. Mitolojiye meraklı olanların hataları bulup ukalalık yapabileceği, konuya yabancı oyuncularda ise biraz mitoloji okuma isteği yaratacak türden. Oyunda Arkantos’un oğlu Kastor’u oynuyorsunuz. Zeus’un tutuklu oğulları Titanlar, iyice güçlenmiş olarak ortaya çıkıyor ve Atlantis de böyle bir güce karşı olmak yerine onun yanında yer almayı tercih ediyor. Bu birliktelik doğal olarak diğer ırkların pek hoşuna gitmiyor ve bir anda dost bildiğimiz herkesi karşımızda buluyoruz. Bu da uzunca bir Campaign anlamına geliyor.
Age of Mythology’yi oynayalı uzun zaman olduğu için, böyle yeni bir kahraman ve yeni bir konuyla geri dönmesini çok da önemsemeyebilirsiniz. Hatta yeterince unutkansanız, eski oyundan bir görevi Titans diye önünüze koysalar bile duruma uyanmadan hevesle oynayacağınız için belki de önemsememekte haklısınız. Sonuçta yine her görevde haritanın bir köşesinden girip diğer köşesinden çıktığımız bir Age of bu da. Ama yine bir şekilde etkileyici.
Atlantis tanrıları da burada
Titans’ın tek kişilik oyunu, yukarda anlattığımız senaryo kapsamında 12 görevden oluşuyor. Ve tüm iyi RTS’lerde olduğu gibi burada da görevler “tüm haritadaki düşmanları temizle” işini biraz renklendirecek detaylarla geliyor. Göze batan tek klişe, pek de vazgeçilmez olmamalarına rağmen hero’ların (kahraman), oyundaki bütün yıldız rolleri kapması. Bu arada, Titans’da “hero” olma kriterleri diye bir şey kalmamış. İsterseniz köylülerinizi bile birer kahraman yapabiliyorsunuz. İstediğiniz sayıda kahraman üretebildiğiniz için bir süre sonra hero enflasyonu yaşama tehlikeniz var. Bunun pratikte bir sakıncası olmayacak ama konsept olarak Atlantis patikalarının Beverly Hills’e benzemesi hoş gelmiyor kulağa. O yüzden en iyisi elinizin ayarını kaçırmamak.
Yenilikler
Oyuna gelen yenilikleri bir toparlayalım. Her şeyden önce Titans’la birlikte AoM’ye yeni bir ırk olarak Atlantislilerin katıldığını söylemeye gerek var mı? Hayır, bir saattir bahsediyoruz zaten. Önceki oyundan tanıdığımız Yunanlar, Mısırlılar ve İskandinavlar yine var. Titans’da ağırlıklı olarak Atlantislileri oynuyoruz ama Mısır ve İskandinav olarak oynayacağımız bölümler de var. Birçok yeni birimin yanı sıra mitoloji sevenlerin ruhunu okşayacak kısım Atlantis tanrılarının da oyuna katılması. Zeus’un babası Kronos, dedesi Oranos ve Oranos’un karısı Gaia’nın Age of Mythology’ye transfer edilmiş olması güzel. Bunlar, kendi özel güçleriyle oyuna renk katıyor. Bu noktada tek can sıkan, Age of’un hâlâ taş-kağıt-makas kuralıyla oynanıyor olması. Şöyle ki; kahramanlar tanrıları öldürüyor, tanrılar askerleri, askerler de kahramanları. Oyunda var olan tüm birimleri kullanmak iyi fikir ama bu formül daha dengeli ve yaratıcı bir yenisiyle değiştirilmeli. Böylece oyunu oynarken gerçekten strateji diyebileceğimiz yöntemler üstüne kafa patlatmamız sağlanabilir.
Neyse, konuya dönersek, bu Atlantis tanrılarının (Titanların) en güçlüsü olan Kronos, her eve lazım türden yeteneklere sahip. Örneğin kendi açtığı portallar üzerinden bina nakliyatı yapabiliyor. Yani düşmanın yerini tespit ettikten sonra haritanın diğer ucunda ürettiğiniz askerlerle yola düşmek yerine askeri binalarınızı birkaç saniyede düşmana yakın bir yere taşıyorsunuz. Ama Kronos da cebinizde dolaştıracağınız türden bir anahtarlık olmadığı için böylesi şansları iyi değerlendirmeniz lazım, arada bir karşınıza çıkacak.
Oyun sizi diğer ırklardan soğutup Atlantisli olmaya heveslendirmek için köylüsünden tanrısına kadar bütün birimlerini diğer üç ırka göre daha üstün bir hale getirmiş. Örneğin Atlantisli köylüler topladıkları yiyecek, altın, odun gibi kaynakları şehir merkezine taşımak zorunda değiller. Maden ya da silo yapmaları da gerekmiyor. Bu zaman kazancının üstüne bir de daha hızlı çalışmalarını ekleyin, adamlara saygınız artıyor. Ayrıca diğer ırklarla oynarken çağ atlamadıkça yapamadığınız şeyler Atlantis’te mümkün. Yani bu ırkı oynayarak “hile yapıyorum galiba” şüphesine kapılacak kadar önemli avantajlar elde ediyorsunuz.
Yine bildiğimiz müzikler
Birimler gibi Atlantis’e has binalar da var. Özellikle düşman topraklarına ve binalarına saldırırken kullanacağınız birimleri ürettiğiniz counter-barracks dikkat çekici. Gerçi yeni birim sayısı oldukça az, sadece üç çeşit. Normal kışlanızda da yine üç çeşit standart (atlı, mızraklı ve okçu) asker üretip onların silahlarını, zırhlarını geliştiriyorsunuz. Sonra biraz da tanrılar yardım ediyor. Sorun kalmıyor.
Pek tabii bir de diğer Titanlar var. Özellikle oyunun ilerleyen bölümlerinde her ırk için ortaya çıkan ve farklı özelliklere sahip bu gürbüz birimler son derece etkileyici (ve de etkili). Fakat oyunda bu kadar baskın güç bir araya gelince, doğrusu biraz etkisi azalıyor. Ne Kronos’un zaman üzerindeki etkisi, ne Gaia’nın doğa üzerindeki hükmü ne Mısırlıların müthiş savaşçı Titanı yeterince özel gelmiyor. Çünkü sayıları fazla. Bunun üstüne bir de kahramanlarınızı ekleyince bildiğiniz tüm savaşlardan daha şiddetli ama bu oyun içinde standart duran görkemli sahneler oluşuyor.
Görsel olarak Titans’ın Age of Mythology’den pek bir farkı yok. Irkların sadece renklerle birbirinden ayrılması, binaların ve birimlerin görünüş olarak birbirine çok benzer tasarlanmış olması yine bir eksiklik olarak duruyor karşımızda. Bir de oyun çok yüksek bir sistem istemediği halde, özellikle savaş sahnelerinde takılabiliyor. Böyle anlarda bazı birimleriniz ölmekle yaşamak arasında uzun, sancılı bir dönem geçiriyor (durduğu yerde pır pır yanıp sönüyor) ki hakikaten acıklı bir görüntü.
Yine de bildiğimiz AoM tadını rahat rahat aldığımız bir genişleme paketi bu. Özellikle müziklerin değiştirilmemesinden son derece memnun kaldığımı ve oyunla aramdaki en canlı hatıranın meğerse bu müzikten kalma olduğunu şaşkınlıkla fark ettiğimi belirteyim. Piyasada bir ton süper oyun var, şimdi onla ilgilenemem derseniz diyecek bir şey yok. Ama hızla oynayıp bitirebileceğiniz, bu sırada da eğlenebileceğiniz bir oyun Titans.